Voleybol Plus

Eda Erdem Dündar: Kız çocukları bizden asla pes etmemeyi öğrensin

A Milli Kadın Voleybol Takımı’nın geçen haftaki tarihi başarısında, tam kadro olarak gösterilen performansın perde arkasındaki güçleri. Namı diğer “Filenin Sultanları”nı olimpiyatlara taşıyan, Türkiye’de voleybolun çıtasını bir kez daha yükselten başarılarını ne kadar alkışlasak az; çünkü milli takım düzeyinde bugüne dek bu başarılara ulaşan başka bir takım olmadı. 2012’deki Londra Olimpiyatları’ndan 8 yıl sonra Türkiye’yi 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’na taşıyan takımın kaptanı Eda Erdem Dündar ile bu tarihi başarıyı, arkasındaki adanmışlığı, voleybolun yükselen grafiğini ve kadın sporcu olmayı konuştuk.

Takım kaptanı gözüyle sizi finale taşıyan Almanya maçını nasıl özetlersiniz?
İlk Almanya maçımızda antrenörümüzün bizden istediğini yerine getiremedik. Maalesef istemediğimiz bir yenilgi aldık ama final maçına baktığımızda zorlu geçen Polonya galibiyetinden sonra takım olarak çok iyi hazırlandığımızı söyleyebilirim. Hem fiziksel hem de mental anlamda büyük bir motivasyonla çıktık ve bizden istenen taktiklerin hepsini yerine getirebildik. Almanya takımını hiçbir şekilde oyuna sokmadık, ritim bulmalarını engelledik. Sahada çok güzel bir enerji vardı. Herkes birbirine yardım ediyor ve oyundan çok büyük keyif alıyordu. Bunun yanında tribünler inanılmaz güzeldi, çok büyük bir kalabalık ve coşku vardı, herkes tek bir ağızdan “Türkiye” diye bizi destekliyordu. Kazanmamızdaki en büyük etken bizi orada destekleyen Türk halkıydı diyebilirim.”

A Milli Kadın Voleybol Takımı kaptanısınız. Bu noktaya gelen yolun taşları nasıl döşendi?
14 yaşımdan beri profesyonel olarak voleybol oynuyorum. Yugoslav göçmeni bir ailede, İstanbul’da doğdum. Bayrampaşa’da bir erkek 6 kız kardeşten oluşan, ayrıca yakın akrabalarımın da bulunduğu bir apartmanda geçti çocukluğum. Paylaşmak, uyum sağlamak, fedakarlık yapmak, takım olmak hakkında öğretilerimin başlangıç noktası doğduğum ev ve yaşadığım çocukluktur. Sürekli sokakta arkadaşlarımla, ablalarımla spor aktivitesi sayılabilecek pek çok oyunu, çoğunlukla da futbol olmak üzere, birlikte oynayarak büyüdüm.”

‘MİLLİ TAKIM DÜZEYİNDE BU BAŞARIYA ULAŞAN YOK’

Şimdi olimpiyat yolu gözüktü. Önümüzde birkaç ay olsa da zorlu bir mücadele olacak, güçlü rakipler var. Sizden beklenti büyük. Kendinizi ve takımı nasıl motive ediyorsunuz?
Çok zorlu ama bir o kadar keyifli bir yaz bizi bekliyor. Bunun tamamıyla farkındayız ama biz Kadın Voleybol Milli Takımı olarak buna hazırız. Zaten olimpiyatlarda kolay rakip yok, katılan tüm takımlar başarı için mücadele edecek. Bizim öncelikli hedefimiz voleybolu geliştirmek, sonrasında kürsü için mücadele etmek olacak. İnanın Tokyo 2020’de olacak olmamız bizim için çok yeterli bir motivasyon kaynağı oluyor diyebilirim.”

Kadın voleybolu son yıllarda adından çok söz ettiren branşlardan biri. Fakat Türkiye, futbolun daha çok konuşulduğu bir ülke. Voleybol, futbol kadar ilgi gösterilen bir alan olsaydı, sizce ne değişirdi?
Voleybol futbol kadar konuşulan bir branş olsaydı şu an ülkenin en çok değer gören sporcuları olurduk. Çünkü takım sporlarında bizim başardıklarımızı milli takımlar düzeyinde başarabilen daha olmadı.”

Siz bunu bir eşitsizlik olarak görüyor musunuz?
Futbolun konuşulmasında bir anormallik olduğunu düşünmüyorum. Futbol tamamen endüstriyel bir dünya ve çok geniş kitlelere hitap ediyor, çok daha fazla yatırım yapılıyor ve büyük bir ekonomik ölçekte ilerliyor. En çok takip edilen, ilgi duyulan branş. Bugün dünyada sosyal medyada en çok takipçisi olan kişi bir futbolcu… Bu sebeple bir eşitsizlik olduğunu düşünmüyorum. Biz başarılarımızla voleybola ve kendimize yer açma gayretindeyiz, ilgi ve talep arttıkça da daha fazla yer ayrılacaktır. Yeni nesil, özellikle kız çocukları voleybola müthiş yoğun ilgiyle yaklaşıyor. Biz başarılı olmaya devam ettikçe zaman içinde, başarılar haricinde voleybolun daha çok konuşulacağına inanıyorum.”

Kadın sporcular olarak voleyboldaki bu başarılarınızı, kadınların eşitlik mücadelesinin bir parçası olarak görüyor musunuz? Sizin için ne ifade ediyor?

Tabii ki bu başarıların bizlerin eşitlik mücadelesinin bir parçası olduğunu düşünüyorum. Toplumsal eşitlik anlamında kadına şans verildiği zaman neler yapabileceğine dair kendi alanımızda güzel bir örnek sunduğumuzu düşünüyorum. Kız çocukları bizlerden ilham alabilir ve gelecekte ulaşmak istedikleri yerlere gelirken bizlerden asla pes etmemeyi, hırsı, mücadele etmeyi örnek alabilirler diye düşünüyorum.

Aynı zamanda L’Oréal Paris’in “Sınırları Kaldır” projesinin de yüzüsünüz...
Türkiye’de cinsiyet eşitliği anlamında adımlar atılıyor ve bunları görmek bizi de mutlu ediyor. Kulübüm Fenerbahçe de bu anlamda önemli projelere imza atarak “He for She” hareketiyle büyük bir farkındalık yarattı. Bunun bir parçası olduğum için gurur duyuyorum. L’Oréal Paris’in “Sınırları Kaldır” projesi de kadınların kendi güçlerini anlamaları hakkında önemli bir proje. Sınırlar benim için “Eğer sınırlar gitmek istediğin yere engelse, senin aşman içindir. Dene ve denemekten vazgeçme” demek.

‘İÇİMDEN BİR AMAZON KADINI ÇIKARDIM’

Bir sporcu için en büyük kabuslardan biri sakatlıktır. Hiç başınıza geldi mi? Nasıl mücadele ettiniz?
2012’de hiç beklemediğim bir sakatlık yaşadım. Sezon başında belimde başlayan ağrıyı o dönemki antrenörlerime ve takım arkadaşlarıma anlatmakta güçlük yaşadım. Maruz kaldığım yanlış idman temposu ve yanlış tedavi sonrası sakatlığım çok daha kötü bir hal aldı ve voleybola 6 ay ara verip uzman bir ekip ile tedavi olmaya başladım. Bir gün doktorlarımla birlikte bir odaya kapandık ve tetkiklerin sonucunda voleybola devam edip edemeyeceğim konusunda fikir birliğine varmalarını bekledim. Hayatımın en zor geçen birkaç saatiydi diyebilirim. O dönem hem psikolojik hem de fiziksel olarak yaşadığım zorluklardan dolayı daha gerçek ve acımasız olan profesyonel hayat ile tanıştım. Düştüğünüzde her şey ve herkes çok daha farklı bir şekilde kendisini gösteriyor. Doktorlarımın devam edebilirsin kararı sonrası kendimi müthiş bir azimle tedavi sürecime adadım ve içimden bir Amazon kadını çıkartmayı başardım. Geri dönüşümle beraber artık hem spor hayatına hem çevremdeki insanlara hem de kariyerime çok daha farklı bir açıyla bakmaya başladım. Daha farklı, daha güçlü, daha profesyonel ve daha ödün vermez bir Eda yaratmayı başardım. Geldiğim noktada o dönemi iyi ki yaşamış ve voleybolun bu tarafını çok erken yaşta iyi ki tanımışım diyorum. Eskiden olsa beni yıpratacak ya da kötü etkileyecek pek çok şeyi artık görmüyorum bile diyebilirim. Tamamen hedef ve performans odaklı olarak spor hayatıma 32 yaşında istikrarlı bir şekilde devam ediyorum.

İlgili Haberler

Eczacıbaşı’ndan Maja Poljak’a veda

admin

Hristina Ruseva’nın mutlu günü

admin

Simla Türker Bayazıt, voleybolcularla Topuk Yaylası’nda bir araya geldi

admin

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul Ediyorum Devamını Oku...

Gizlilik & Çerez Politikası