Gözde Kırdar: Bu takım kaymaklı ekmek kadayıfı

VakıfBank Spor Sarayı’ndayız… Salon yepyeni… Üsküdar’ı hareketlendirecek, gençleri spora teşvik edecek bir yapı… Boş salonun ortasında ışıl ışıl parlayan üç kupa var… VakıfBank Bayan Voleybol Takımı’nın elde ettiği başarının, döktüğü terin, yaşattığı gururun simgesi kupalar bunlar… Tüylerimiz diken diken… Fotoğrafçı arkadaşım yerini ayarlıyor, bense kızları bekliyorum… Teker teker, yüzlerinde kocaman bir gülümsemeyle giriyorlar. Beyaz tişörtleri, jeanleriyle… Makyajlarını ve saçlarını yapmışlar. Abartı hiçbir şey yok. Ve o kadar güzel görünüyorlar ki… Demek ki başarı insana bir güzellik katıyor. Bence onlar birer Amazon! Kadının gücünün birer simgesi. Futbolla yatıp kalkan ama bir o kadar da futbola soğuyan ülkemizde, birer yıldızlar. “Kıymetleri bilinmiyor” klişesine girmeyeceğim. Onlar bu kadar ısrarla başarılı olmaya devam ederlerse, ülkemizin genç kızlarını spora heveslendirme adına çok önemli bir öncü olacakları kesin…

Fotoğraflarını çekmeye başlıyoruz. Yanlarında minyon kalıyorum. Halbuki ben de epey uzun sayılırım. Kaptan Gözde, sıkıştığımız noktada takımı yönlendiriyor. “Haydi kızlar şimdi zıplıyoruz” diyor mesela…

Bu yüzden takım adına soruları Gözde Kırdar’a soruyorum. O da tüm sempatisiyle cevaplıyor:

– Böyle bir takımın kaptanı olmak nasıl hissettiriyor?
VakıfBank’ın kaptanı olmaktan tabii ki büyük bir gurur duyuyorum. Sokakta ki insanlar bile artık bana ‘Kaptan’ diye sesleniyorlar ve bu beni çok mutlu ediyor. Demek ki televizyondan bile takımımı sahiplenişim, idare edişim insanlara geçebiliyor.

– Bu noktaya nasıl geldiniz? Meşakkatli ve yorucu bir yol olmalı…

-1999 yılında VakıfBank’a geldim. Ki geldiğim günden beri inanılmaz bir yol katettik kulüp olarak. Tabii ki kolay olmadı. Bazen tökezledik, bazen çok başarılı olduk ama geçmiş 19 yıla bakınca, çok başarılı, çalışmalarının, yatırımlarının karşılığını almış dünyanın en iyi takımlarından biri olduğunu kanıtlamış bir kulübün parçası, kaptanı olmaktan büyük bir gurur duyuyorum.

– Takım başarısında yıllardır bir arada olmanın katkısı var mı?
– Takımın başarılı olmasında tabii ki bunun çok önemli bir etkisi var. Sonuçta uzun senelerdir birlikte oynayan oyuncular ve antrenör ve karakterleriyle bize çok iyi uyum sağlayan yabancı oyunculardan kurulmuş bir aileden bahsediyoruz.

– Takımınızı bir şeye benzetecek olsanız o ne olurdu?
– Kaymaklı ekmek kadayıfı!

– Kritik zamanlarda, kendinizi ve takımı nasıl motive edersiniz?
– Zor anlarda takımda o an sahada olan herkesi ortaya toplayıp, “Şimdi derin bir nefes alıyoruz ve her gün yaptığımız işi yapmaya başlıyoruz” derim… Genelde de etkisini gösterir. Kendimi motive etmek için her zaman bir sonraki topu düşünürüm. Asla hataya odaklanmam ya da takılıp kalmam. Sonuçta voleybol bir hata oyunu ve herkes hata yapabilir.

– Takımdaki isimlerin kişisel özelliklerinden biraz söz eder misiniz?
– Lonneke Sloetjes bence en duygusalımız. Cansu Çetin en süslümüz. En maceracı tabii ki benim. Zhu Ting de demir gibi olanımız.

– Kendinizi nasıl tanımlarsınız karakter ve oyuncu olarak?
– Benim karakterim asla yenilgiyi kabul etmeyen, sahaya çıktığı anda antrenman dahi olsa yüzde 100’ünü vermeye çalışan, gençlerle iletişimi her zaman çok yakın olan, saha içindeki herkesi motive etmeye çalışan ve nasıl motive edeceğini iyi bilen bir karakter! Aynı zamanda ben takım ile antrenör ve teknik ekip arasındaki köprüyüm. O yüzden her iki tarafla da dengeyi tutturup, herkes için en iyi olan şeyleri yapmaya çalışıyorum.

– Şimdi başka bir mücadele içindesiniz Japonya’da, hedefiniz ne, neler planlıyorsunuz?
– Kupayı ülkemize ve kulübümüze getirmek için elimizden gelen her şeyi yapacağız.

KIMBERLY HILL
“Benim için bu takımın bir parçası olmak büyük bir onur. Bence VakıfBank dünyanın en iyi takımlarından biri. Ortamımız gerçek bir aile ortamı gibi. Şampiyonlar Ligi’ni kazanmak gerçekten de tarif edilemez bir duygu. Büyük bir keyif. Özellikle de bu kupa oldukça zorlu bir sezonun ardından gelince… Türkiye’de oynamaktan gerçekten büyük keyif alıyorum. Burada voleybolun kalitesi ve seviyesi çok yüksek. Ayrıca İstanbul harika bir şehir. İstanbul benim dünyada gördüğüm favori şehirlerim arasında.”

MILENA RASIC
“Bu takımın parçası olduğum için çok mutlu ve şanslıyım. VakıfBank’ta gerçek bir takım ortamı var. Şüphesiz ki bu takım dünyanın en iyi takımlarından biri. “Asla vazgeçme” cümlesi beni her zaman motive etmiştir. Kendi hakkımda söyleyebileceğim tek şey savaşçı olduğum. Mücadeleyi asla bırakmadığım. Maçlarda da böyle. Son sayıya kadar mücadele ederim. Türkiye dünyanın en iyi ve güçlü ülkelerinden biri. Bu sebeple de ben Türkiye’ye geldim zaten. Ligimizde her maç ayrı bir mücadele. Burada voleybol oynamayı çok seviyorum.”

MELİS GÜRKAYNAK
“Genelde sakin biriyim. Çok inişlerim çıkışlarım olmaz. Bulunduğum duruma ve ortama ayak uydurmaya çalışırım. Evde olmayı, zaman geçirmeyi çok seven biriyim. Bazen kendimi bu yüzden eleştirdiğim bile oluyor. Voleybol dışındaki tüm spor müsabakalarını izlemeyi severim. Özellikle tenis maçlarını kaçırmamaya çalışırım. Hem özel hayatımda hem de profesyonel hayatımda sorun çıkarmak yerine, olaylara pozitif yönden bakarım. Sorun varsa da çözmeye odaklanırım. Çünkü basit ve huzurlu yaşamayı seviyorum. Bu kişiliğim sahaya da yansıyor diye düşünüyorum. Sevinçlerimi ve üzüntülerimi çok uçlarda yaşamam. Bazı durumlarda yaşıyor olsam da çok belli etmiyorum bence. Şampiyon olduktan sonra takımla beraber yemek yedik. Tabii ki hepimiz çok mutluyduk ve zorlu bir süreçten sonra gelen bu şampiyonluğun tadını çıkardım. Ligde final şansını kaybettikten sonra kazandığımız bu kupa hepimiz için çok anlamlıydı.”

Kaynak: Sabah Gazetesi / Sonat Bahar

Related posts

VakıfBank, kız öğrencileri evinde ağırladı

Sotola, mezun olduğu okulda ağırlandı

Oturarak Voleybol Erkek Milliler, Avrupa Şampiyonası hazırlıklarını Burdur’da sürdürüyor

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Devamını Oku...