15 aylık aradan sonra voleybola geri dönen taze “sporcu anne” Naz Aydemir Akyol, Eurosport’tan Ezgi Ünal’ın sorularını yanıtladı.
Naz Aydemir Akyol; Avrupa Şampiyonası bronz madalyası ve dört Şampiyonlar Ligi altın madalyası alarak, üst üste 10 kez Şampiyonlar Ligi Final Four’u oynayarak elde ettiği rekorun ardından anne olmak için voleybola ara vermişti. 15 ay sonra sahalara Avrupa Şampiyonası gümüş madalyası ile geri dönen Naz, hâlâ başarıya aç ve kupalar kazanacağı maçların gelmesini iple çekiyor.
Voleybola Pamir karnındayken ara vermiştin. 15 ay sonra ise milli takımla geri döndün. Üstelik çok iyi bir bireysel performans ve gümüş madalya ile. Öncelikle tarihi bir başarı elde ettiğimiz Avrupa Şampiyonası’nı değerlendirebilir misin?
Kişisel olarak konuşmam gerekirse, kendi performansım beklemediğim bir performanstı. Bu kadar kısa sürede takıma dahil olup, adapte olup iyi bir performans gösterebilmek çok kolay değildi. Pamir de kampta benimle beraberdi. Uykusuz kaldım, onunla ilgilenmek zorunda kaldım ama çok keyifliydi. Bu yüzden sakatlanmadan turnuvayı bitirmeme yardımcı oldukları için hem milli takımdaki teknik ekibimize hem de sağlık ekibimize çok teşekkür ediyorum. Takım olarak ise, senin de dediğin gibi büyük bir iş yaptık. Günbegün artan bir performansımız vardı. Turnuva başında da bunu hedeflemiştik. “Maç maç bakacağız, bir sonrasını düşünmeyeceğiz; yarı finali, finali düşünmeyeceğiz, o gün hangi maç varsa o bizim finalimiz” diye düşünmüştük. Böyle diyerek finale geldik, Avrupa ve dünya şampiyonu Sırbistan’a karşı şampiyonluğu kıl payı kaçırdık. O an büyük bir hayal kırıklığı yaşasam da şimdi, bir ay sonra dönüp baktığımda, diyorum ki gerçekten çok büyük bir şey başarmışız. Ankara seyircisinin önünde oluşu da bizim için ayrı bir motivasyondu. Bizim için çok büyük bir itici güç, rakiplerin ise korkulu rüyası oldular. Bu yüzden buradan onlara bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Umuyorum ki ocakta oynayacağımız Olimpiyat Elemeleri’nde artan performans grafiğimizi sürdürüp 2020 Tokyo Olimpiyatları için bileti alırız.
Olimpiyat Elemeleri’nin de Ankara’da olmasını umuyorduk. Fakat ev sahipliği Hollanda’ya verildi. Avrupa Şampiyonası’nda onları güçlü bir oyunla yenmiştik. Şimdi bir koç değişikliğine gittiler. Elemelerdeki şansımızı nasıl görüyorsun?
Evet, tabii ki seyircimizin çok büyük desteği oldu. Bir de diğer takımlar başka şehirlerden geldiler ve o salonun baskısına karşı oynamaya hiç hazır değillerdi. Biz de bunu iyi değerlendirdik. Hepimiz Olimpiyat Elemeleri’nin Ankara’da olmasını çok istiyorduk. Çünkü gerçekten Ankara’da kendimizi biraz daha yenilmez hissediyoruz. Ama tabii ki olimpiyatlara gitmeyi istiyorsak Hollanda’da düzenlenecek “mini bir Avrupa Şampiyonası”nı oynayıp oradaki beş takımı da yenmeliyiz. Nerede olduğu çok önemli değil. Çünkü olimpiyatlar her sporcunun hayalidir. Biz de bunu gerçekleştirmek için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Bu olimpiyat rüyası karşısında bahane kabul edilemez.
Biraz geriye gidelim. Üst düzey bir sporcu olarak voleybola geri dönmeyi planlıyordun ve hamilelik sürecinde formunu korumak zorundaydın. Fiziksel ve mental olarak kendini nasıl hazırladın?
Zaten ilk dört ay sahadaydım. En son Vakıfbank ile Bükreş’te Şampiyonlar Ligi finalini oynadım. Sonrasında haftada üç gün pilates yaparak, ufak tefek egzerizler yaparak ve dokuz ay boyunca neredeyse her gün yürüyerek hamileliğimi tamamladım. Geri döneceğimi bildiğim için kilo almamaya çalıştım. 15 kilo aldım, idealdi. Sonrasında ise bir sezon oynamayacağım için kendimi çok zorlamadım. Ocak ve şubat ayında milli takım kondisyonerinin verdiği programı uyguladım. Temmuz ayında milli takımla top antrenmanlarına başladım. Sonuçta bir şeyi istiyorsanız ve kafada buna hazırsanız, fiziğiniz de el veriyorsa çok da zor olmuyor. Çok kolay bir şey başardığımı söylemeyeceğim. Bir daha yapabilir miyim, onu da bilmiyorum. Ama güzel bir zamana denk geldi. 30 yaşın altında olduğum için de çabuk toparladım.
Oynamadığın bir yılda oyunu dışarıdan izlemek nasıl hissettirdi?
Aslında voleybolun bir oyun olduğunu anlamamı sağladı. Çünkü bebekten önce daha farklı düşünüyordum. Maç kaybedince daha çok üzülüyordum, sinirleniyordum. Maçları Pamir ile kucağımda veya onu emzirirken televizyondan izlerken “Bu bir oyunmuş.” dedim. Bu da oyuna bakış açımı değiştirdi. Artık sahada biraz daha rahatım, kendimi germiyorum. Tabii ki geri dönmek güzel, ayrı kalmak özlettirdi. Sahada olmayı çok seviyorum. İnsan kendini sahada bir şeyler başarırken gördüğü zaman eve daha ayrı bir motivasyonla gidiyor. Çocuğuyla ilgilenmek için daha keyifle dönüyor. Bu sene Nilay (Özdemir) da doğum yapıp döndü, Bahar (Toksoy Guidetti) zaten doğum yapıp dönmüştü. Doğum yapıp dönen çok fazla anne olacaktır diye düşünüyorum. Sonuçta annelik evde oturmak için bir sebep değil. Anne istedikten ve kendi koşullarını sağlayabildikten sonra çalışmalı.
Peki Pamir’den sonrası? Annelik, antrenmanlar ve turnuvalar… Tıpkı yakın arkadaşın Bahar Toksoy Guidetti’de de olduğu gibi bu ilham verici “sporcu annelik” sürecini anlatır mısın?
Yani kolay değil. Mesela bugün buraya saat 10’da geldik. Buradan çıkacağız, toplantımız var. Üstüne antrenmanımız var. Bir altı yedi saat ayrı kalacağız. Ben oğluma hâlâ süt veriyorum ve burnumun direği sızlıyor o uzaktayken. Ama biliyorum ki o, annemle veya eşimle. Eşim için de aynı şey geçerli. Babası olarak o da bakım veriyor. O da benim kadar özlüyor. Erkekler için de aynı şey geçerli. Dediğim gibi kolay değil. Ama bir kadının bir şeyler başarabildiğini hissettiği zaman, mutlu hissettiği zaman çocuğuyla daha ayrı ilgileniyor. Zaten bizim yaptığımız iş sabah sekiz akşam beş işi değil. Yaptığımız iş, tam zamanlı çalışan annelere göre biraz daha kolay. Sadece fiziksel olarak yeni yürümeye çalışan bir çocukla daha zor. Ama gerçekten çok büyük bir keyif. Ben bundan bir iki sene sonra, yaptığım işi daha iyi anladığımda, o zaman onun da benimle gurur duyacağını umut ediyorum.
Fenerbahçe’den Avrupa şampiyonu olarak ayrılmıştın. Yedi yıl sonra geri dönmek nasıl hissettiriyor?
Güzel hissettiriyor çünkü tanıdığım yüzler hâlâ buradalar. Tamamen yabancı bir ortama geri döndüm diyemem. O yüzden mutluyum. Bir değişiklik benim için de iyi olacaktı. Yeni bir antrenörle çalışmak kendi adıma çok ayrı bir motivasyon. Ne kapabilirsem kapmaya çalışıyorum. Zoran Terzic oldukça değişik tarzda bir antrenör. Fakat bana çok fazla şey de kazandırabilecek bir antrenör. O yüzden söylediği her şeyi alıp uygulamaya çalışıyorum.
Bu seneki kadroyu da değerlendirecek olursan, tekrar bir Avrupa şampiyonluğu yaşayabilir misiniz?
Şu anda yeni bir takımız. Adapte olmamız belki de sezonun ikinci yarısını bulacaktır. Ben bu sene insanlara keyifli ve güzel bir voleybol izlettireceğimizi düşünüyorum. Şimdiden sezonun son dönemlerini, kupa kazanacağımız maçları iple çekiyorum. Hedefimiz her kulvarda şampiyonluk. Ancak bu birçok şeye bağlı. Takımın, antrenörlerin, rakiplerin; herkesin performansına bağlı. Sakatlık yaşamamak çok büyük bir etken olacak. Şampiyonlar Ligi’nde bu sene çok önemli rakipler var. Hem Türkiye takımları hem de Conegliano gibi takımlar arasında geçecek mücadele. Ama işimizi zor olarak nitelendirmiyorum. Biz, kendi işimizi yaptıktan sonra rakipleri durdurabileceğimizi ve kupaya ulaşabileceğimizi düşünüyorum.