Galatasaray Kulübü Başkanı Dursun Özbek, yeni sezon öncesi beklentilerini, geleceği, geçmişi ve yeni sezonu değerlendirerek, Konya’da yaşanan olaylar ve bir dizi konular üzerinde geniş açıklama yaptı. Özbek, sözlerine şu cümlelerle başladı:
“Galatasaray’da terleriyle emeklerini veren değerli sporcularımız var. Futbol sezonu boyunca mevcut 6 kupadan 5’ini almış, çok değerli başarılara imza atmış futbolcu kardeşlerime, onların çok değerli yöneticilerine çok özel teşekkür ve şükranlarımı sunuyorum. Taraftarlarıma ayrıca teşekkür ediyorum. 6 kupadan 5’ini almak çok ciddi bir başarı. Kimse bu başarıyı küçümsemek veya topu taca atmak suretiyle değersizleştirmeye çalışmasın. Çok önemli bir başarıdır.”
‘SADECE FUTBOLDA KUPA ALMADIK’
“Galatasaray’ın kupaları sadece futbolda mı var? Hayır. Geçtiğimiz sezonu düşünün. Baskette Avrupa şampiyonluğu, voleybolda Avrupa ikinciliği. Diğer amatör sporlarda, yüzmede, yelkene, su topundaki başarılarla Galatasaray’ın müzesinde artık kupalar için yer sıkıntısı yaşanmaya başladı. Geçen sezon 20’nin üzerinde kupa aldık. Bunu çok önemsiyorum. Kupa sayısı futbolda, Türkiye Futbol Ligi’nin kurulduğundan beri çok enteresan bir rakama ulaştı. 50’nin üzerinde kupa almışız. Çok değerli iki rakibimizin kupa sayısının toplamı kadar Galatasaray kupa almıştır. Bu da Galatasaray’ın çizgisinin ve futboldaki başarısının bir örneğini teşkil etmektedir.
Galatasaray, bildiğiniz gibi 500 yıllık bir kültürden gelen, 111 yıllık spor tarihi olan bir kurum. Bu değerler ve önemli hasletler, Galatasaray’ın 111 yıllık spor tarihine de ışık tutmuş, başarıdaki en önemli etken olmuştur. Geleceğimizi planlıyoruz, bunu net söyleyebilirim. Galatasaray’ın geleceği, geçmişidir. Geçmişinde izlediği çizgiler, önem verdiği değerler bugün Galatasaray’ın geleceğini de teşkil etmektedir.”
‘BİRİNCİ ŞART KALİTE’
“Galatasaray neye önem veriyor, değerleri içinde en öne çıkan değerler nelerdir, elbette çok önemli ama Galatasaray birinci seviyede sporun kendisine önem veriyor. Spordaki kaliteye önem veriyor, dostluklara ve birleştirici hususlara önem veren bir kulüp. Bu manada, bu hedefe varabilmek için de kalite uygulamasında, kaliteyi dikkate aldığımızda 3 konuda çok hassasız. Birincisi yönetim kalitesi, ikincisi sporcu kalitesi ve üçüncü de seyirci kalitesi. Bu üç unsur, sporun daha seyredilebilir ve genele yayılan bir parametre olmasını etkiliyor. Yönetimdeki kaliteden ne anlıyoruz? Yönetimdeki kalite demek, sistemi ve finansal yapıyı iyi yönetmek anlamına gelir. Geçmiş dönemde gördük. Tüm kulüplerin sıkıntılarının başında finansal sektör geliyor. Etik değeri, demokrasiye bağlılığı, şeffaflığı ve hesap verilebilirliği ön plana çıkarmak lazım. Bu hususlar her zaman bizim için ön planda olmuştur. Diğer husus sporcu kalitesi.”
‘SEYİRCİ KALİTESİ’
“Galatasaray formasını ıslatan her sporcunun, Galatasaray etik değerlerini 500 yıllık birikiminden gelen kültürünü ve muhteviyatını iyi algılamış olması lazım. Sahada temsil ederken bu değerlere bağlılık esas olmalı. Bunu yaparken de finansal değerleri çok fazla etkilemeyen, elbette sporcunun verdiği emek çerçevesinde alacağı finansal destek önemli, ama bunun da kalitesiyle, verdiği hizmetle uyumlu olması esastır. Üçüncü husus, seyirci. Uzun bir zaman dilimine gittiğimizde görüyoruz ki, Galatasaray seyircisi son derecek kaliteli, takımına sahip çıkan nezih bir kitledir. Hal böyleyken, bu seyirci kitlesi içinde bunu bozan kimseler olabilir. Çok küçük bir parçasını teşkil eden bu kitlenin işin genelinde etkili olmasını asla kabul etmiyoruz. Bugün için ne kadar provokasyonlardan bahsedilse de, bu aklı selim taraftarın hiçbir zaman provokasyona gelmeyeceğini ifade edebilirim.”
KONYA’DA ÇIKAN OLAYLAR… ŞEHİT AİLELERİNE YAPILAN BAĞIŞ KONUSU…
“Konya’da bir Süper Kupa maçı oynadık. Şunu iddia ediyoruz, Galatasaray seyircisi provokasyona gelmiş diyoruz. Konya’da olmuş mudur? Olmuştur. Çok az kişi, 25 milyon kitlenin içinde 25 kişilik kitle ile bu provokasyana gelmiştir. Galatasaray değerlerini yansıtmayan işlerin içine girmişlerdir. Biz Galatasaray olarak buna karışan, değerlerimize aykırı davranan bu 25 kişiyi kabul etmiyor, davranışlarını tasvip etmiyoruz. Peki Konya’da ne oldu? Maç günü Konya’ya gittim. Süper Kupa maçı çok önemliydi. Daha yeni Kulüpler Birliği toplantısında özellikle İstanbul’daki derbi maçları birlikte izleme konusunda tüm kulüp temsilcileri artık ülkenin geldiği durumda buna son verilmesi gerektiği, birlik, beraberlik ve kardeşliğin paylaşılması açısından deplasman yasaklarının kalkmasını, güzel mücadelelerin iki takım taraftarlarının katılımıyla izlenmesini öngördük. TFF’ye iletilmek üzere böyle bir ön karar alındı. Çünkü ülkemizin, özellikle 15 Temmuz sürecinde geçerken ihtiyacı olan, tüm unsurların, siyasetin ve sporun, tüm toplum kuruluşlarını birlik, beraberlik içine girmesine ihtiyaç olduğu çok net olarak gözüktü. Bunun startı verildi. Bu, bir çok noktada sergilenmeye başladı. Sporu yöneten kişiler olarak bizlere düşen, bu dostluğu spora taşımamız idi ve kaçınılmazdı. Bunu en çok destekleyen kulüp başkanlarından birisiyim. Bunun bir ifadesi olarak ve ülkenin bugünü durumuna uygun olduğunu düşündüğümüz şekliyle Konya’da oynadığımız maçın gelirinin çok büyük bir vefakarlık örneği vermiş şehitlerimizin ailelerine destek vermek amacıyla Beşiktaş başkanına ilettim. Böyle bir durumdayız ve eğer kabul ederseniz, önerim, gelirin şehit ailelerine bağışlanması dedim, kendisi de kabul etti. Dolayısıyla eğer Galatasaray tek başına payını bağışlamış olsa, bunun çok zayıf kalacağını düşündük. Böyle daha kuvvetli bir mesaj olacağını düşünerek yaptık.”
‘BAZI ORTAK KARARLARA UYULMADI’
“Peki Konya’da ne oldu? Bildiğiniz gibi Süper Kupa finali, TFF’nin uhdesinde olan bir müsabaka. Öncesinde de takımların temsilcilerinin bir araya gelindiği, TFF’nin, emniyetin bir araya geldiği koordinasyon toplantısı yapılıyor. Müsabaka esnasında izlenecek yollar tartışılıyor. Burada bir centilmenlik anlaşması ortaya çıkıyor. En güzel örneğini biz Antalya’da, Fenerbahçe ile oynadığımız Türkiye Kupası finalinde gerçekleştirdik. O maçta herkes buna uydu ve sıkıntı yaşanmadı. Konya’ya gittiğim sabah, yapılan centilmenlik anlaşmasına aykırı uygulama içinde olunduğunu gördüm. Bunun şık olmayacağını, ileriyi de hedef göstereceği için ilgilileri uyardım. Dedim ki bizim yaptığımız toplantılarda aldığımız ortak kararlara uymuyorsunuz. Uyulmasını lütfen sağlayın. Topu taca attılar. Hiç kimse bu konuyla yeteri kadar ilgilenmedi.”
’25 KİŞİYİ AZDIRDILAR’
“Bu bir provokasyon nedeni olmaması gerekir. Bunun bir provokasyon sebebi olması çok üzücü. Bu çerçevede az sayıda Galatasaray taraftarı arzu edilmeyen, tasvip edilmeyen ve kulübümüzün tasvip etmediği olaylara sebep olmuştur. Onların cezalandırılmasıyla ilgili söyleyeceğimiz bir şey yok. Benim asıl vurgulamak istediğim, bugünkü Türkiye’nin geldiği durumda provokasyonlar önemli yer tutuyor. Buna sebep olanlar amaçlarına ulaşmıştır. 25 kişiyi azdırmışlardır ve olaylar çıkmıştır. Acaba bu olay nedeniyle, yargılayacak, tartışacak ilgililerin ne yapması gerekir? Provokasyonu niye yapmışlardır? Olaylar çıksın diye. Devamı da gelecektir. Cezalar verilecektir. 25 milyonu da cezalandıralım denilecektir. Bu amaca hizmet etmemek gerekir. 25 kişinin kalkışmasıyla, 25 milyonu cezalandırma olayı bence çok doğru bir uygulama olmaz.”
‘BU HAREKET 25 MİLYONA YANSITILMAMALI’
“İkincisi, ilgililer bu olayların oluş şeklini, yapılan centilmenlik anlaşmalarını biliyorlar. Yorumlarını, onların sağduyularına ve vicdanlarına bırakıyorum. Burada Galatasaray’ın tavrı, neticede bu provokasyonlara sebep olan insanları, alet olanları, savunmak için değil. Şu hassas günlerde karşılaştığımız olayların çok genele yansıtılmaması lazım. 25 kişinin hareketini 25 milyona yansıtmamak lazım. Bizim övündüğümüz nezih bir taraftar kitlemizin oluşudur. Galatasaray bir dönüşüm içindedir. Bugün gelinen finansal durum itibariyle Galatasaray süratle yapısını değiştirmek, buna bağlı problemlerden sıyrılmak zorundadır. Galatasaray’ın sahip olduğu bu sakin gücüyle önümüzdeki günlerde kupaların en büyük adayıyız.”