Salı günü tüm coşkusuyla başlayacak olan Vestel Venüs Sultanlar Ligi öncesinde, ligde yer alan 11 takımın yıldızıyla bir araya geldik. Geçtiğimiz yıl yüzümüzü güldüren kadın voleybolcularla hem özel hem de profesyonel hayatlarını konuştuk
Onlar filenin sultanları, her biri ülkemizin gururu. Elde ettikleri başarılarla göğsümüzü kabartıyorlar. Türk voleybolunun yıldızlarının hayatları göründüğü kadar kolay değil hatta çok fedakarlık gerektiriyor. Eşini üç haftada bir kez gören de var, yaz tatili nedir bilmeyen de. Yanlış anlaşılmasın hiç şikayetçi değiller bu durumdan. Hatta hepsi “Bir kez daha dünyaya gelsem yine voleybolcu olurdum” diyor.
Türkiye’nin en başarılı olduğu spor alanı kadın voleybolu. 18 Ekim’de sezonun ilk hafta maçları başlıyor. Maçlar öncesi, Vestel Venus Sultanlar Ligi’nde yer alan 11 takımın yıldızlarıyla buluştuk. Her biriyle tek tek sohbet ettik, hayatlarına dair en özel anılarını dinledik. Kimi yeni bebeğini anlattı, kimi bakım ritüellerini. Voleybol ortak paydasında, 11 kadınla, hayatı masaya yatırdık:
‘AİLEMİ ÜÇ AYDA BİR GÖRÜYORUM’
Seda Arısoy – Çanakkale Belediyespor Kulübü
Ben evli voleybolculardanım ama eşimle ayrı şehirlerdeyiz. O bir futbol antrenörü ve onun da hayatı benim gibi. O Akhisar’da, ben Çanakkale’de… İki üç haftada bir görüşüyoruz. Birkaç sene daha sabredip daha yerleşik bir düzene geçeceğiz. Eşimin sporun içinden gelmesi beni daha kolay anlamasını sağlıyor. Çok fazla ayrı kalıyoruz, spor yapmayan biri bunu anlayamayabilir. Kampım var, deplasmanım var, bazen eve bir hafta hiç uğramadığım oluyor. Her erkeğin bunu normal karşılayacağını sanmıyorum. Yerleşik düzene geçince çocuk da yapacağız.
İçimde bir spor aşkı var. Olmasa yapamazdım. Düşünsenize, ailemden, eşimden, sevdiklerimden ayrı kalıyorum. Ailemi üç-dört ayda bir görüyorum. Bir kadın için en güzel branşlardan biri voleybol.
14 kadının olduğu bir takım hayal edin, onları aynı odaya koyun, sükunet neredeyse imkansız (gülüyor). “O bana böyle baktı, şöyle dedi” gibi cümleler havada uçuşur. Bunlar olmuyor diyen yalan söylüyor. Ama öyle badireler atlatıyorsun ki o kadın kadına ilişki içinde, bir noktadan sonra aile oluyorsun. Çünkü en fazla vakit geçirdiğimiz insanlar oluyorlar.
‘TÜRK KADININI TEMSİL EDİYORUM’
Merve Gülaç – Beşiktaş
16 yaşımda profesyonel oldum, o zamandan beri özel hayatım yok gibi. Milli takıma gitmediğim için, yaz tatillerim kendime ait. Üç buçuk ay gibi bir süre benim. Hobim dünyayı gezmek, yaz döneminde her yeri geziyorum. Dışarıdan bakınca yurtdışına maçlara gittiğimizde gezip, eğlendiğimiz sanılıyor ama biz otel, havaalanı ve salon dışında bir yer görmüyoruz. Sezon içinde kendimize ayıracağımız iki gün olmuyor. Tüm bunlara rağmen, yeniden doğsam yine sporcu olmak isterim. Hayatımıza kattığı çok şey var, küçük yaşta olgunlaşmamızı sağladı spor, ayaklarımızın üzerinde durmayı öğrendik, çok güzel bir camianın içindeyiz.
Kadınlar arasında her zaman birer yarış vardır. Bu bir kadın voleybol takımı olunca da oluyor elbette. Ama bu rekabet, yarışı da beraberinde getiriyor.
Güzellik elbette önemli. Maça çıktığımda Türk kadınını temsil ediyorum. Tabii bakımlı olacağım. Özel hayatıma, görüntüme dikkat etmem gerekiyor. Genç yaşta spora gönül vermiş, bizi idol olarak gören birçok çocuk var, dikkatli olmam şart! Voleybolcu kızların neredeyse hepsi üniversite mezunudur ve hayatına dikkat eder.
‘HER MAÇA AYNI TOPUZLA ÇIKARIM’
Sıla Çalışkan – Seramiksan Spor Kulübü
Kendimle çok ilgilenemem ama saçımdaki mor tutamlarımı yeni yaptırdım. Her maçta aynı saçı yaptırmaya özen gösteririm, bu benim totemim. Mutlaka topuz yaparım maça çıkarken ama aynı şekilde olması şart. Eğer aynı şekilde toplayamazsam, bozarım yeniden yaparım. Üç-dört kez, dakikalarca uğraşmak hiç önemli değil, aynı saç olması şart! Turnuvalarda da aynı büstiyer ve çorapla çıkmak önemli benim için. Özellikle yıkatırım giyeceğim şeyleri.
20 yaşımdayım, 10 yıldır profesyonelim. Tüm çocukluk ve ergenlik dönemim voleybolcu olarak geçti. Zorlukları da vardı ama daha çok rahatlatan bir şey sporla ilgilenmek. Çok iyi arkadaşlıklar edindim. Başarılara imza attım. Genç yaşta milli formayı giymek ayrı bir gurur zaten. Çok özel bir şey sporcu olmak, bunu ancak yaşarsanız anlarsınız.
Şu anda sosyoloji okuyorum üniversitede. Biraz zorlanıyorum çünkü şehir dışında oynuyorum.
‘VOLEYBOLSUZ BİR HAYAT NASIL BİLMİYORUM’
Melis Gürkaynak – Vakıfbank Spor Kulübü
Sürekli hedefleri olan bir takımdayım. Bu hem güzel, hem de stresli. Rölantide oynayabileceğiniz bir maçınız yok. Sorumluluğu yüksek bir durum. Herkes, “Çocukluğundan beri oynuyorsun, o yüzden voleybol senin hayatının tutkusu” diyor. Ama çocukluğumdan beri yaptığım için tam da bilemiyorum belki de alışkanlığım. Ben voleybolsuz bir hayat nasıl olur bilmiyorum. Çünkü sekiz yaşımdan beri oynuyorum. Antrenmansız, maçsız nasıl yaşanır bilmiyorum. O yüzden karar veremiyorum, voleybol tutkum mu, alışkanlığım mı? Çok sevmesem yapabileceğim bir şey olduğunu sanmıyorum, tutkum herhalde ki bu kadar seviyorum.
Bu yıl uzun zaman sonra ilk kez uzun bir tatil yaptım. Balayı gibi geldi. Hani herkesin dört gözle ömrü boyu beklediği tatiller vardır ya, onun gibi oldu benim için.
Disiplinli olduktan sonra, hayatını programladıktan sonra özel hayatı da idare edebiliyor insan. Biraz özveriyle her şey yapılabilir. Ben üniversiteyi bitirip, üstüne yüksek lisans bile yaptım. Yapılamayacak bir şey değil ama efor sarf etmek gerekiyor. Ama sporcu olmasaydım, günün 24 saati “Keşke sporcu olsaydım” diye hayıflanırdım. Takım içinde olmayı, o ruhu seviyorum.
‘SPOR HAYATIMIN FIRSATIYDI’
Büşra Kılıçlı – Eczacıbaşı VitrA
Kocaeli Değirmendereliyim. 13 yaşımda tek başıma geldim Eczacıbaşı’na. O zamandan beri aynı kulüpteyim. O yaşta takımdaki şehir dışından gelen arkadaşlarımla aynı evde yaşıyorduk. Her şeyimizi kendimiz hallediyorduk. Erkek kardeşim şimdi 16 yaşında, onun bile şu an yalnız yaşayabileceğini düşünemiyorum. Ben annemin babamın yerinde olsam gönderemem. O yüzden geriye dönüp baktığımda epey iş becermişim gibi geliyor. Ama 13 yaşımdayken anne ve babamın karşısına çıkıp “Ben gitmek istiyorum” diye bir konuşma yapmıştım. Bunun üstüne izin vermişlerdi. Hayata daha erken hazırlanmış oldum. O dönem hayata dair cazip gelen şeyleri daha geç deneyimleyip, daha büyükken yaşayacağımız şeyleri küçük yaşta yaşamış olduk. Hem maddi anlamda, hem de özgürlüğe kavuşunca küçükken cazip gelen şeyleri yaşamak daha keyifli oluyor. Voleybol, hayatımda karşıma çıkan en değerli fırsatlardan biriydi, ben de iyi değerlendirdim.
Evliyim, eşim de basketbolcu. Trabzonspor’da oynuyor, şu an ayrıyız. Bizim de hayatımız bu. Profesyonel hayat bunu da gerektiriyor.
Herkes profesyonel olacak diye bir kural yok ama her çocuğun bir sporla ilgilenmesi çok önemli.
‘SAHADA SPORCU, EVDE EV HANIMIYIM’
Elif Onur Başaran – Nilüfer Belediyespor
Bursa’da küçük yaşta voleybola başladım ve şu an aynı şehirde profesyonel oyunculuk yapıyorum. Yeni anne oldum. Altı aylıktı bebeğim antrenmanlara başladım. Toparlama aşamasındayım. Bebekle birlikte bile idare ediyorum.
Annem bakıyor oğlum Efe’ye. Ama ben şanslıyım. Sabah antrenmana gidiyorum, öğlen oğlumun yanına, sonra yine akşam antrenmana… Emziriyorum, uyutuyorum. Sabah yine aynı tempo. Zaman zaman antrenmana da geliyor.
Eşim de voleybolcu. Zor gibi görünüyor ama çok eğlenceli. Erken anne olmak çok keyifli. Kadınız biz, başaramayacağımız şey yok. Maça çıkınca voleybolcu, evde yemeğini yapan ev hanımıyım.
Düşünün 93 kiloya çıktım ben hamileliğimde, 26 kilo aldım. Ama şimdi zayıfladım, eski formuma kavuştum ve takımımdayım. Oğlumun da sporla ilgilenmesini çok istiyorum.
‘BU SPORU SEÇTİĞİM İÇİN MUTLUYUM’
Aslıhan Kılıç – Halkbank Spor Kulübü
10 yaşımda başladım şimdi 19 yaşımdayım. Annem ve babam öğretmen olduğu için hayatımı spora göre programlamama yardımcı oldular. Liseye girene kadar sıkıntı yaşamadım, lisede milli takım kampları işin içine girince biraz sıkıntı yaşadım. Ama o yoğunluk güzeldi. Ülkemizde istediğimiz bölümü okuyup, profesyonel sporcu olma şansımız yok, bir seçim yapmak zorunda kalıyoruz. Ama voleybolu seçtiğim için çok mutluyum.
‘ANNE ‘HASTAYIM’ DE, GİTME’
Neslihan Demir – Galatasaray Spor Kulübü
Çocuk sahibi olup, profesyonel voleybolcu olmak elbette zor. Ama her işte bu böyle değil mi? Deplasmanlarımız oluyor, kamplarımız oluyor, yaz kış demeden yoğunuz. Birçok fedakarlıkta bulunmamız gerekiyor, bulunuyoruz da… Bazen anlamakta zorluk çektiği oluyor çocuğumun, “Anne hastayım de, gitme” dediği oluyor. Ama benim çocuğum çok anlayışlı bir çocuk.
İnsanın yapabildiği, yaparken zevk aldığı bir hobisini mesleğe dönüştürmesi kadar güzel bir şey olamaz. Çok kişiye de nasip olmaz. Kendimi çok şanslı hissediyorum.
Bakımlı olmaya özen gösteriyorum. Bu insanın kendisine saygısıyla ilgili. Çıkıp işimi icra ediyorum, bunu yaparken de düzgün, temiz ve güzel görünmek istiyorum.
Kadın olmak çok özel bir durum. Buradaki sporcuların hepsi elit sporcular. Üst düzeyde yapıyorlar işlerini. Biz bunları yapabiliyorsak, herkes yapabilir. Bakın buradaki kızların bir kısmı okulunu bitiyor, bir kısmı kitap çıkarıyor, bir kısmı başka bir işle de ilgileniyor. Yapmak istedikten sonra yapılır. Hele kadınsan, kafaya koyduktan sonra biz her şeyi yaparız!
‘KAPTAN OLMAK GURUR VERİYOR’
Eda Erdem Dündar – Fenerbahçe Spor Kulübü / A Milli takım Kaptanı
Birbirini yıllardır tanıyan bir ekibiz biz milli takım olarak. Bir mazimiz var. Avrupa üçüncülüğünü yaşayan bu ekibin bir geçmişi var. Birbirimizi tanıdığımız için işimiz kolaydı. Herkes çok uyumlu. Kaptan olmak ayrı bir sorumluluk getiriyor ama gurur da veriyor. Kulübümde de yıllardır kaptanlık yaptığım için bu göreve alışığım. Kime nasıl davranmam gerektiğini biliyorum.
Biz kadınlar zoruz ama yıllardır birbirimizi tanıdığımız için toleransımız da fazla. Zaten seçili oyuncularız ve Türkiye’nin en iyileriyiz. O yüzden takım içindeki halimiz belli. Yani birbirimize çok zorluk çıkarmadık.
Yedi yıldır evliyim. Ve eşim sporcu değil, olmaması daha iyi sanki. Koyu bir Fenerbahçe taraftarı ve tanışmamız da Fenerbahçe sayesinde oldu. Beni o kadar iyi anlıyor ki çok mutluyum. Her zaman yanımdadır, en büyük destekçim. İşini bana göre ayarlar, turnuvalarıma gelir. Hatta Bakü’deki turnuvamızda yanımdaydı. Onun böyle taraftar olarak yanımda olması çok keyifli.
Yine dünyaya gelsem, sporcu olurdum. Spor kişisel gelişim için çok önemli. Bu kariyer ve yaşanmışlıklar, ilerde anlatacağım şeyler kolay kolay tecrübe edilemez. Bunu bana voleybol sağladı.
Saçlarım meşhurdur, kendi saçım, boya yok. Uzun saçı çok seviyorum, maçta at kuyruğu yapıyorum ve örüyorum. Kadınız sonuçta, kendimize bakmayı severiz. Maçlardan önce soyunma odasını görmelisiniz, makyaj yapanlar, birbirinden rimel, ruj isteyenler, saçını yapmaya çalışanlar…
‘İZİN GÜNÜM KUAFÖRDE GEÇİYOR’
Ceren Kestirengöz – Beylikdüzü Voleybol İhtisas Spor Kulübü
1.90 boyundayım. Çok uzun boylu olmanın dezavantajları oluyor. Kıyafet bulmakta güçlük çekiyorum, arkadaşlarımın boy ortalaması kısaysa fotoğraf çektirirken sıkıntı olabiliyor.
11 yaşımda başladım voleybola. Okulla birlikte yürüttüm. Ve Saint Joseph Lisesi’ni kazandım. Lise hayatım boyunca da voleybolcuydum. Bu yıl üniversiteyi bitirdim, hem okul hem antrenmanlar zor oldu ama başardım. Genç arkadaşlara da önerim şu, sınavlar yüzünden sporu bırakmayın. Düzenli hayata geçtikten sonra hem okul, hem de voleybolu yürütmek sorun değil.
Bu artık işim, severek yapıyorum. Genç olduğumun farkındayım, yaşıtlarımın yaptığı birçok şeyi yapamıyorum ama diğer işlere benzemiyor bizimki. Uyku saati, beslenme her şeye dikkat etmem gerekiyor. Ama voleybolu o kadar seviyorum ki, dışarda kaçırdığım bir hayat olduğunu düşünmüyorum.
Hayatımda hatırladığım en uzun tatilime 10 yaşımdayken çıktım. Çünkü yaz dönemi milli takım antrenmanları oluyor. Yakalayabildiğim ilk fırsatta bakım yaptırırım. Tüm izin günlerim kuaförde geçiyor.
‘TÜRKİYE’DE VOLEYBOLA ÖNEM VERİLİYOR’
Mariana Aydın – İlbank Spor Kulübü
Dokuz yıldır Türkiye’deyim. Buraya dair her şeyi çok seviyorum, özellikle yemeklerinizi. Ülkemde voleybol neredeyse bitmek üzere. Daha önce yetenekli çocuklar çıkardı ama sponsorluklar olmadığı için zorluk çekildi. Türkiye bu anlamda çok özel bir ülke. Voleybola gösterdikleri ilgi, özendiriyor.